1948 yılında Birleşmiş Milletler’in planlamalarıyla İsrail’in kurulması, Birleşik Krallık birliklerinin Filistin Mandası’ndan çekilmesinin ardından gerçekleşmişti. MÖ 4000’lere dayanan köklü bir geçmişi olan bu bölge, günümüzde siyasi çatışmaların ve krizlerin merkezinde yer almaktadır. Bugün Suriye’deki Esad rejiminin devrilmesi, Türkiye ve bölge ülkeleri için önemli sonuçlar doğurabilecek kritik bir gelişme olarak öne çıkmaktadır.Esad rejiminin yıkılması, uluslararası dengelerde ve bölgesel politikada birçok soruyu beraberinde getiriyor. Özellikle Türkiye’nin bu süreçte nasıl bir politika izleyeceği, ülkemizin sınır güvenliği ve mülteci politikası açısından hayati önem taşımaktadır.
Esad’ın Moskova’ya Sığınması ve İran-Rusya Ekseni
Esad rejimi uzun yıllar Rusya’nın güçlü desteğiyle ayakta kalmıştı. Rusya devlet medyasına göre Esad ailesi, “insani gerekçelerle” Moskova’ya sığınma hakkı aldı. İran ise Esad sonrası dönemde Suriye ile dostane ilişkileri sürdürmek istediğini açıkladı. İran’ın, savaşın en şiddetli döneminde rejime sağladığı askeri destek, bölgedeki nüfuzunu artırmıştı.
ABD’nin Suriye’deki Politikaları
ABD, Suriye savaşı boyunca muhalif güçlere destek sağladı. Bugün ise Kürtlerin öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile iş birliğini sürdürüyor. ABD’nin Suriye’nin kuzeydoğusundaki varlığı, bölgesel dengelerde önemli bir faktör olarak öne çıkıyor.
Mülteci Akını ve Lübnan’daki Durum
Esad rejiminin devrilmesinin ardından, Suriye’den Lübnan’a yeni bir mülteci dalgası bekleniyor. Şimdiden Lübnan’a geçen mülteciler, bireysel intikam saldırılarından korktuklarını belirtiyor. Ortadoğu ülkeleri ise bu süreçte aşırılık, intikam ve terör eylemlerinin artmasından endişe duyuyor.
Suriye’nin Geleceği ve Türkiye’nin Rolü
Suriye’nin geleceğinde hangi grupların etkili olacağı belirsizliğini koruyor. Esad rejiminin devrilmesiyle birlikte Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) gibi örgütlerin nasıl bir rol oynayacağı merak konusu. Özellikle HTŞ lideri Colani’nin duruşu ve yeni hükümetin kurulmasında hangi güçlerle iş birliği yapılacağı, bölge politikası açısından kritik önemde.Türkiye ise yıllardır Suriyeli mültecilere ev sahipliği yapmış bir ülke olarak, sınır güvenliği ve insani sorumluluk arasında denge kurmaya çalışıyor. Ortadoğu’daki kaos ortamında Türkiye’nin politikası şimdiye kadar netti. Ancak bu yeni süreçte, Türkiye’nin duruşu ve sınır kapılarındaki tavrı önemli olacak.
Demokratik ve Adil Bir Gelecek Umudu
Suriye, etnik ve kültürel çeşitliliğiyle dikkat çeken bir coğrafya. Bu nedenle, bölgede demokratik ve adil bir düzenin kurulması hem insanlık hem de bölge güvenliği için büyük önem taşıyor. Türkiye, bu kritik dönemde hem bölgesel barış hem de sınır güvenliği açısından belirleyici bir rol oynayabilir.Bu yeni dönemde uluslararası mesajları ve bölgesel güç dengelerini doğru okumak, Türkiye’nin stratejik çıkarları için elzemdir.